- Sadece Sağlık Turizmi
- Posts
- Sağlık Turizminde Reklam Peşinde Koşma, Haber Olmanın Peşinde Koş!
Sağlık Turizminde Reklam Peşinde Koşma, Haber Olmanın Peşinde Koş!
Bazı güçlü markalara baktığımızda, birbirini tekrar eden bir model görürüz. Bu örüntüyü anlamalıyız.
Sağlık Turizminde Reklam Peşinde Koşma, Haber Olmanın Peşinde Koş!
Bazı güçlü markalara baktığımızda, birbirini tekrar eden bir model görürüz. Bu örüntüyü anlamalıyız.
Merhaba değerli sadece sağlık turizmi okuyucaları, bayram tatilimiz bitti umarım herkes sevdikleriyle dolu bir tatil geçirmiştir. Tatildede gördük ki Antalyada turizimin
bim’ini yaşamaya devam ediyoruz ama bunu düzelticez…
Bu hafta ki pazar yazımızda reklamlara milyonlarca dolar harcayan firmalar için finansmanlarını önceliklendirmelerine yardımcı olacak bir pazarlama modelini inceleyeceğiz.
Keyifli okumalar… :)
Bugüne kadar hiç ChatGPT reklamı görmedik. Starbucks reklamı da görmedik. Acıbadem, Cisco, Oracle, Canva, Airbnb, Google, Gmail ya da Adobe Photoshop reklamı da pek görmedik.
Yıllarca Windows, Apple ya da Red Bull reklamı da görmedik ama bu markalardan haberimiz vardı.
Tesla bugüne kadar reklam alanı satın almak için herhangi bir medya kuruluşuna tek kuruş ödemedi, hiç reklam yapmadı. Ama Tesla’yı hepimiz tanıyoruz. Üstelik geçen senenin en çok satan otomobil markalarından biri oldu. Türkiye’de de reklam yapmadan satışlara başladı
Çok uzaklaşmaya gerek yok. Yıllarca BİM reklamı da görmedik. O da kategorisinde lider.
Peki nasıl oluyor da oluyor?
Köpeği ısırmak
Bir köpek bir adamı ısırırsa haber değeri yoktur. Ama bir adam bir köpeği ısırırsa, bu bir haberdir.
Gazetecilikle ilgilendiğinizi sanmıyorum. Bu yüzden bu cümleyi duymuş ama hakkında hiç düşünmemiş olabilirsiniz. Ama şimdi düşünmeniz gerek. Çünkü bazı markaların reklama daha az ihtiyaç duymasının sebebi bu cümlede saklı.
Hepimiz ilginç haberlerden bahsetmeyi severiz. Dinlemeyi de severiz. Bazı markalar da bilerek ya da bilmeyerek köpeği ısırıyor ve haber değeri kazanıyor. Bu sayede reklama daha az ihtiyaç duyuyorlar. Çünkü sıradan insanlar da basın da, gönüllü olarak bir şekilde onlardan bahsediyor.
Peki bu planlanabilir mi? Siz de markanız için bu yöntemi kullanabilir misiniz? Markanızın haber değeri taşımasını ve bazı insanların markanızdan gönüllü olarak bahsetmesini sağlayabilir misiniz?
Reklam ve tanıtım
Kafanız karışmış olabilir. Bu markalarla ilgili medyada birşeyler gördüğünüze eminsiniz muhtemelen. Doğrudur, gördünüz ama reklam görmediniz. Bolca haber ve yorum gördünüz. Ayrıca herkes onlardan bir şekilde bahsediyordu, değil mi?
Türkiye’de ve Türkçede reklam ve tanıtım kavramları birbirlerine karıştı. Bu yüzden kafa karıştırıcı oluyor. Bir markanın herhangi bir medyada herhangi bir şekilde görülmesi, reklam kabul ediliyor.
Bazı durumlarda “reklam olmasın” denmesi de bundan kaynaklanıyor ama işin aslı -teknik olarak- öyle değil.
Bir marka gazete, TV, internet fark etmez, bir medya kuruluşuna para ödeyerek reklam alanı satın alırsa ve o alanda kendi hazırladığı içerikleri gösterirse, buna reklam diyoruz.
Ama mesela Apple etkinliğine giden gazetecilerin orada tanıtılan ürünlerin haberini yapması, reklam değil. Ya da birinin Tesla fabrikasını gezip Youtube kanalında izlenimlerini aktarması, reklam değil. Tanıtım diyebiliriz.
Zurnanın zırt dediği yer de burası.
İnsanların başkalarına anlatmak isteyecekleri ürün ya da hizmetler yaratabilirseniz, reklama, yani medyaya para ödemeye, daha az ihtiyacınız olur.
Çünkü insanlar bunu sizin yerinize gönüllü olarak yaparlar. Mesela koşa koşa Apple etkinliğine giderler. Markanızdan bahsederler, markanızı haber yaparlar, markanızı kullanırken yaşadıkları deneyimleri başkalarıyla paylaşırlar.
Ama ürününüz ya da hizmetiniz sıradansa, kimse ondan bahsetmek istemez. O zaman da elinizde kalan tek araç, gazetelere, televizyonlara, Facebook’a ya da Google’a para ödeyip satın aldığınız reklam alanları olur.
Bu da bildiğiniz gibi hem pahalı hem de inandırıcı değil.
Kimse reklamları sevmez
Reklamcılar bile sevmez. Sıradan vatandaş hiç sevmez. İnanmaz da. Çünkü reklam, öyle ya da böyle, markanın kendi kendini övdüğü bir iletişim biçimidir. Kendi kendini övenleri kimse sevmez. Bu yüzden reklama bel bağlamamak gerekir.
Peşinden koşmamız gereken, tanıtımdır. Yani insanların markamız, ürünümüz ya da hizmetimiz hakkında konuşmalarını sağlamamız gerekir.
Bunu yapmak kolay mı?
Hayır değil. Çünkü insanların ürününüz, hizmetiniz ve markanız hakkında konuşmasını sağlamak istiyorsanız, şu iki şeyi yapmanız gerekir. Ve bu iki şeyi yapmak zordur.
1.Ürününüz ya da hizmetiniz farklı olacak
Yani daha iyinin değil, daha farklının peşinde koşacaksınız.
Bunu söylemesi kolay yapması zordur. İş dünyasında çoğu kişi daha iyisini yapma peşindedir. Daha iyisini daha ucuza yapmak, marifet kabul edilir. Öyle midir? Üreticiyseniz ve odağınız buysa evet. Daha iyisini daha ucuza üretmek başarıdır.
Ama amacınız güçlü bir marka yaratmaksa daha iyinin değil, daha farklının peşinde koşmanız gerekir Çünkü farklı olan dikkat çeker ve insanlar farklı olan hakkında konuşmak ister.
Tesla ya da BİM, hiç alakaları yok evet ama ikisi de başladıkları gün çok farklıydılar ve onlar hakkında konuşmak istedik.
Şu an mesela KIA hakkında kime ne anlatabilirsiniz ki? KIA çok iyi bir otomobil yapmış. Peki. Otomobiller hakkında özel bir ilginiz yoksa ortada konuşacak bir şey de yok. Tesla öyle mi? Hiç ilgisi olmayanlar da bir şekilde ondan bahsediyor. Çünkü hepsinden farklı. Her şeyiyle. Sadece teknolojisiyle değil, satış ve dağıtım şekliyle bile farklı.
2. Haber değeri yaratmayı bilecek ya da öğreneceksiniz
Haber değeri derken sadece gazetecileri etkilemekten bahsetmiyorum. Sıradan vatandaşın da herhangi bir arkadaşına bahsetmek veya göstermek isteyeceği ürünler, hizmetler ve durumlar yaratmaktan bahsediyorum.
Steve Jobs’ın 99’da tüm bilgisayarlar siyah ya da beyazken mor, yeşil, mavi iMac’ler üretmesi, tüm kulaklıklar siyahken beyaz kulaklık yapması, Bill Gates’in tek bir CD’ye sığacak kadar A4 kapıdın üzerine çıkıp fotoğraf çektirmesi, Elon Musk’ın tepemizde Starlink uyduları gezdirmesi ya da Zuckerberg’i kafes dövüşüne davet etmesi, bunlar hep tanıtım operasyonları. Haber olacağını, insanların o durum hakkında konuşacağını biliyorlar ve özellikle yapıyorlar.

Bill Gates "Bu CD'de altımdaki tüm kağıtlardan daha fazla bilgi saklayabilirsiniz.”
BİM’in dalga geçileceğini bilerek özel markalarına Le Cola ya da Kurukahveci Abdullah Efendi benzeri “çakma” gibi algılanan isimler koyması ya da Amazon’un müşteri memnuniyetini “takıntılı” şekilde ciddiye alması da aslında tanıtım operasyonları.
Le Cola’yı görüyor, gülüyor ve etrafınıza anlatıyorsunuz.
Amazon size "aşırı" bir güzellik yapıyor ve herkese anlatıyorsunuz.
İşte bu, reklamdan çok çok daha etkili bir yöntem ve bunu yapabilmek ayrı bir beceri.
Ve püf noktası şu: Bazılarının sizden kötü bahsetmesini, markanızdan hoşlanmamasını, dalga geçmesini, hatta nefret etmesini göze alacaksınız.
Herkese mavi boncuk dağıtarak haber olamazsınız.
Mesela Jeff Bezos da Elon Musk da pek hoşlanılan tipler değil. Amazon hakkında da Tesla hakkında da Twitter hakkında da sürekli konuşuluyor. Hep iyi de konuşulmuyor.
Ve bunlar bu şekilde dünyanın en değerli markaları oldu. O adamlar da dünyanın en zengin insanları.
Korkmanız gereken, markanız hakkında kötü konuşulması değil. Korkmanız gereken markanız hakkında hiç konuşulmaması.
İyi ya da kötü kötü, markanız hakkında konuşulması için çaba harcayın.
Ya da gidip reklama para harcayın. Herkes markanızı sevsin diye uğraşın.
Kahven bittiyse sırada Yoğun Rekabet Ortamında Kaybolmadan Nasıl Stres ve Kaygısız Sürdürülebilir bir Sağlık Turizmi Süreci Oluşturabilirsin ? »»» Bilgi Edinin
Reply